SINAV KAYGISINI YENMESİ İÇİN NELER YAPABİLİRİM?
Anne ve babanın beklentilerinin yüksek oluşundan ötürü sınavlar, öğrencide büyük bir baskı oluşturur. Sınavın oluşturduğu stres ve kaygı, gerilimle birlikte gençlerde karamsarlığa, ümitsizliğe yol açar. Sınavda başarısız olanların çoğunluğu bu kaygı ve gerilimin etkisinde kalarak mücadele etmeyi bırakıp, yenilgiyi kabul edenlerden oluşur.
Öğrencinin sınavda başarısız olacağını düşünmeye başlaması, zamanla başaramamak korkusuna dönüşür. Başaramama korkusu, kaygı düzeyini giderek yükseltir. Kaygı düzeyinin yükselmesi beyinde stres hormonlarını salgılatır. Stres hormonları öğrenme yeteneğini düşürür. Böyle bir kısır döngü ile başarısızlık ihtimali yükselir.
Yapılan araştırmalara göre; sınav öncesi kaygı düzeyi, ameliyat öncesi kaygı düzeyinden yüksek çıkmaktadır. Eğer çocuğunuz "Uykum kaçıyor, yemek yiyemiyorum, hayattan zevk alamıyorum, kazanamazsam mahvolurum, başarısız olmaktansa ölmeyi tercih ederim." gibi ifadeleri kullanmaya başlamışsa sınavın oluşturduğu kaygı düzeyi oldukça yükselmiş demektir. Kaygı düzeyinin gereğinden fazla oluşu başarı değil, başarısızlığı doğurur. Sınavdan önce olumlu düşünmeyi başarabilen gençler ise zorluklarla daha etkili mücadele edebilmektedir.
Davranış Belirtileri: Oturduğu yerde hareketli, elini kolunu koyacak yer bulamıyorsa, sık sık parmaklarını çıtlatıyorsa, konuşurken vücudunun bir parçası ile ya da devamlı giysileriyle oynuyorsa, tedirgin, gergin ve sıkıntılı davranıyorsa çocuğunuz kaygıya kapılmıştır. Bu durumda karar alma ve uygulama becerisi düşer, tutarsız davranışlarda bulunur, pasif-agresif davranışlarında artış meydana gelir.
Duygusal Belirtiler: Yanlış anlamalarında ve buna bağlı yorumlarında artışlar varsa, alıngan ve güvensiz tepki veriyorsa, eleştiriye kapalı ya da çok fazla eleştirmeye başlamışsa, çabuk sinirleniyorsa, tutarsız tepkiler ve söylemler içerisindeyse, olayları kişiselleştiriyorsa, sorun odaklı davranma eğilimi artmışsa sınav kaygısının etkisine girmiştir. Bu durumdaki gencin sosyal davranışlarında çeşitli sorunlar başlar. Yaşadığı kaygı nedeniyle çevresini ve çevresinde olup bitenleri doğru değerlendirmemeye ve yanlış tercihlerde bulunmaya başlar.
Zihinsel Belirtiler: Kaygı ile beyinde artan stres salgıları, beyin biyokimyasının normal işleyişini bozar. Beyin öğrenmek için yani algılama, anlama ve hafızaya kaydetmek için kullanacağı enerjiyi kaygı düzeyini indirmek için harcamaya başlar. Bu durum, öğrenme düzeyinin düşmesine yol açar. Böylece genç, dikkatini toplayamama, konsantrasyon bozukluğu gibi sorunlar yaşar. Öğrenme ve motivasyon düzeyi düşer.
KISACA
Kaygı bulaşıcıdır. Yoğun kaygı içerisindeyseniz, çocuğunuz da kaygılı olacaktır. Bu nedenle öncelikle siz ebeveyn olarak kendinizi rahatlatın, kaygıdan kurtulun ki çocuğunuz da sizi model alabilsin ve kaygıyı yenmeyi başarsın. Çocuğunuzun ulaştığı ya da ulaşamadığı başarıyı tüm geleceğini belirleyecek bir unsur olarak görmeyin. Çocuğunuzdan yüksek ve sürekli başarı beklemeyin. Onun başarısızlıklarını ya da hatalarını gidermek için "sen dili"ni kullanarak olumsuz eleştirileriniz, yargılamalarınız ve suçlamalarınızın onun kendisine olan güvenini azaltacaktır. Bir süre sonra çocuğunuz sizin suçlamalarınızı, kullandığınız olumsuz ifadeleri ve başarısızlıkları içselleştirerek başarısızlığı hayatının bir parçası olarak görmeye başlar.
Yetişkin olarak mükemmeliyetçi tutum içinde olmanız, rekabetçi kişilik yapınız, onu başarılı çocuklarla kıyaslamanız çocuğunuzun kaygısını artırır. Sınavı ve çocuğunuzu değerlendirme biçiminiz kaygının artmasında etkili olur. "Ya rezil olursak!", "Kazanamazsan başkalarının yüzüne nasıl bakarız?", "Bak komşunun çocuğu nasıl kazandı." demeniz kaygıyı artırır. Bu vb. ifadeler sınavın sizin tarafınızdan çocuğunuzun bir kişilik ölçümü olarak görüldüğünü ortaya koyar. Sınav başka, çocuğunuzun kişiliği başka bir şeydir.
Çocuğunuzun yeterliliğiyle ile örtüşmeyen beklentiler içerisini girmeniz kaygıyı artırır. Çocuğunuzdan neyi, ne kadar isteyeceğinizi onun bireysel yeteneklerine ve farklılıklarına dikkat ederek gerçekçi bir şekilde belirlemelisiniz. Bu, çocuğunuzun yapabileceğinden fazlasını bekleyerek onu, yoğun kaygıya itmenize engel olur.
Belirsizlik duygusunu yenmelisiniz. Çocuğunuzun konuları yetiştirip yetiştiremeyeceği, eksiklerini nasıl tamamlayacağı, nelere öncelik vereceği, yaptığı çalışmaların yeterli olup olmayacağı, deneme sınavlarındaki performansının gerçek performansını ne kadar ortaya çıkardığı, sınavda olumsuz bir durum yaşayıp yaşamayacağı... çoğaltmak mümkün. Bunun gibi belirsizlikleri ortadan kaldırmak için çocuğunuzun öğretmenleriyle görüşmeli ve yeryer uzmanlardan yardım almalısınız.
KISACA
BAŞARISINI NASIL ARTIRABİLİRİM?
Olumlu Düşünün: Çocuğunuzla ilgili düşüncelerinize göz atın. Sınav öncesi, sınav anı ve sonrasına yönelik gerçekleşebilecek olumsuzlukları bir kenara bırakın. Bu düşüncelerin etkisinde kalmak sizin çocuğunuzla kurduğunuz iletişime zarar verir. Her şeyin normal olacağını, bazen tersliklerin olmasının hayatın bir gerçeği olduğunu kabullenin. Sınav sonucunda çıkabilecek olumsuz bir sonucun telafisi mümkün olduğunu aklınızdan çıkarmayın. Olumsuz düşüncelerinizin çocuğunuzun kaygısını artıracağını unutmayın. Ona duyduğunuz güven, çocuğunuzun özgüvenini artırır ve başarılı olmasını kolaylaştırır.
Kıyaslamayın: Çocuğunuzu hiçbir zaman ne kendinizle ne de başkalarıyla kıyaslayın. Çocuğunuzun tek, akranlarından farklı bir kişiliğe ve kapasiteye sahip, kendi istekleri olduğunu düşünün. Sizin çocuğunuz olması onun size benzeyeceği anlamına gelmez. O başkalarının ve sizin yaptığınızı yapamayabilir, ancak sizin çocuğunuzun da başkalarının başaramadığı birçok şeyi yapabildiğini aklınızdan çıkarmayın. Bu nedenle çocuğunuzu istekleriniz doğrultusunda zorlamayın. Sizi mutlu edecek başarı onu mutlu etmeyebilir. Çocuğunuz da sizi farklı ebeveynlerle ya da kendisiyle kıyaslasaydı neler hissederdiniz? Sizi birtakım isteklerini yerine getirmeniz için, gereğinden fazla zorlasaydı neler yaşardınız?
Gerçekçi Olun: Beklentilerinizle çocuğunuzun ilgileri, yetenekleri ve kapasitesi örtüşmelidir. Onun bireysel yeteneklerini ve farklılıklarını iyi tanıyın. Neyi başarabileceğini, neyi başaramayacağını doğru değerlendirin. Yapamayacaklarını ondan isteyip başaramadığında söylenmek yerine yapabileceklerine uygun ortamlar oluşturarak, başarı duygusunu yaşatarak özgüvenini artırın.
"Sen Dili" yerine "Ben Dili"ni Kullanın: "Sen zaten böylesin, sen üstüne düşenleri yapmıyorsun." yerine "Sonucun böyle olmasını anlayamıyorum, bunu benimle paylaşabilirsin." ifadelerini kullanmayı tercih edin. Böylece sürece kendinizi de ortak etmiş ve çocuğunuzla sorunu paylaşmış bir ebeveyn olursunuz. Bu da onun her türlü sorununu sizinle paylaşmasını sağlar. Zor durumda kaldığında sizden yardım isteyeceğini öğrenir. Birlikte hareket ederek sorunlarını çözebileceğine dair inancı artar.
Motive Edici Olun: Her anne baba çocuğunun başarılı olması için elinden geleni yapar. Ancak bazen başarısını artırmak için yapılan davranışlar, gösterilen tepkiler ve takınılan tutumlar yanlış sonuçlar doğurabilir. Çocuğunuzun başarısını artırmak isterken motivasyonunu düşürebilirsiniz. Bu durumda kaygılanmayın. Çocuklarınız hata yapabildiği gibi sizler de ebeveyn olarak hata yapabilirsiniz. Yaptığınız hatalar karşısında inatlaşmak yerine çocuğunuzla konuşarak bu durumu çözebilirsiniz. Ona hata yaptığınızı söylemekten çekinmeyin. Sizin hatalarınızla barışık olmanız, hatalarınızın farkına varmanız onun cesaretini artırır, kendi hatalarının farkına varmasını sağlar. Başarmak konusunda inancı artar.
Sınavın sorumluluğunun çocuğunuza ait olduğunu unutmayın. Çocuğunuza vereceğiniz sorumluluklar onun yaşama gücünü ve motivasyonunu artırır. Onun sorumluluklarını üstlenmek yerine, onun sorumluluklarını yerine getirmesine yardımcı olmayı deneyin. Sorunları çözmekle ilgili tecrübelerinizi onunla paylaşabilirsiniz. Ancak sorunları onun adına çözmeye çalışmanız onun yeteneklerini öldürür, özgüvenini düşürür.
Takdir Edin ve Güvenin: Çocuğunuzun şımarmasından korkmayın. Başarılarını görmeniz, onu takdir etmeniz daha sağlıklı iletişim kurmanızı sağlar. Onun başarılarını ön plana çıkarmanız onun kaygısını azaltır ve kendine olan güveni artırır. Anne ve babasının kendine güvendiğini ve takdir ettiğini gören çocuğun çalışma ve başarılı olma isteği artar. Mücadele gücü gelişir.
Uygun Model Olun: "Kaygı bulaşıcıdır." Çocuklar için, anne baba birer modeldir. Anne ve babanın davranışları çocuk için örnek alınacak davranışlardır. O nedenle doğru model olmak için anne baba olarak çaba gösterin. Çocuklar duyduklarını değil, gördüklerini uygulamak eğilimindedir. Bu nedenle onunla sakin bir şekilde konuşmayı, olabildiğince sakin davranmayı ihmal etmeyin.
Koşulsuz Sevgi:
Sevginizi bir şarta bağlamayın. Sınav sonucu sizin istediğiniz gibi olmayabilir. Sınav sonucu ne olursa olsun; çocuğunuz sizin çocuğunuz, siz de onun ebeveyni olmaya devam edeceksiniz. O zaman neden sonuca bağlı bir ilişki biçimini tercih ediyorsunuz. Çocuğunuz sınavı kazanamadığında, onu kendi hâline bırakmayacağınıza göre neden bu tutumunuzla onun kaygısını artıyorsunuz. Çocuğunuz ister başarılı olsun isterse başarısız, sevginizin devam edeceğini hissetmeli.
Destekleyici Olun:
Zor zamanlarda çocuğunuzun yanında olmanız, onun başarısını artırır. Ders çalışırken onu odasında ziyaret etmeniz, biraz sohbet etmeniz, yardıma ihtiyacı olup olmadığını sormanız onun çalışma isteğini artırır. Ona gösterdiğiniz ilgi, verdiğiniz desteğin ölçüsüdür.
SORUNLARIMI NASIL ÇÖZEBİLİRİM?
Çocuklarımız her zaman bizim istediğimiz gibi davranmıyor. Ya da biz onların beklentilerine uygun hareket etmiyoruz. Yer yer onlara anlatmak istediklerimizi anlatamıyoruz, sözümüzü dinletemiyoruz, yeterince ders çalıştıramıyoruz, beklentilerimize uygun arkadaş edinmesini sağlayamıyoruz. Bu nedenle onunla sık sık çatışma yaşıyoruz. Onunla çeşitli sorunlar yaşamamız bir taraftan onun büyüdüğünü gösterirken, diğer taraftan sorunların büyümesi kaygılarımızı artırıyor.
Onun eskiden olduğu gibi söylediğimiz her şeyi yapmasını istiyoruz. Dizimizin dibine oturmasını, bizimle konuşmasını ve sorunlarını anlatmasını bekliyoruz. Oysaki çocuğumuz giderek büyüyor. Sorunlarının bir kısmını kendisi çözmek istiyor. Birtakım kararları alırken özgür olmayı, kendi yolunu çizmeyi, geleceğini istediği gibi plânlamayı arzu ediyor.
Çocuğa bireysel ve toplumsal kuralları, sağlıklı davranışları öğretmek; sevgi, anlayış ve hoşgörü ortamında olumlu davranışların desteklenmesi, olumsuzların düzeltilmeye çalışılmasıyla olur. Çocuk yetiştirmede sevgi ve şefkat kadar, sınır koymak ve tutarlı davranmak da çok önemlidir.
Çocuğunuz koyduğunuz kuralları uygulamıyorsa öncelikle bu kuralların onun yaşına ve özelliklerine uygun olup olmadığına bakın. Kurallar konusunda eşinizle birlikte hareket edip etmediğinizi kontrol edin ve ne kadar kararlı olduğunuzu düşünün.
Özellikle ergenlik dönemindeki gençler çoğu zaman kuralları bozarak sınırları kontrol eder. Böylesi bir duruma aşırı hoşgörüyle yaklaşmak, çocuğun ciddiye almayacağı yetersiz cezalar vermek ya da "Bir daha yaparsan kötü olur." diyerek sürekli geçiştirmek, onun hatalı davranışlarını sürdürmesine yol açar.
Kuralların uygulanmasında ebeveyn olarak güçsüzlüğünüzü ve zayıflığınızı kabul eder bir tarzda "Ne olur, beni seviyorsan, yapma." vb. ya da "Sınavda yüksek puan alırsan, sana bir şey alırım." tarzındaki sözler sık görülen hatalardır.
Neden Sorun Yaşıyoruz?
Çocuklarımızla yaşadığımız en büyük sorun; beklentilerimizin karşılanmamasıdır. Anne baba olarak biz onun sınavda başarılı olmasını bekleriz, onun ise sporda başarılı olmak gibi bir hedefi vardır. Biz onun avukat olmasını isteriz, o mühendis olmak ister. Biz onun okul / dershaneden gelir gelmez ders çalışmasını bekleriz. O ise biraz eğlenmek, arkadaşlarıyla vakit geçirmek ya da bilgisayar başında oyalanmak ister. Biz onun bizim istediğimiz gibi olmasını, davranmasını bekleriz o ise kendi istediği gibi davranmak ister.
BEKLENTİ UYUŞMAZLIĞI
Anne Beklentileri | Baba Beklentileri | Gencin Beklentileri | ||
Kendi devamını görme Hayatta dayanabileceği biri olma Onun hayatta başarılı oldu- ğunu görme Arkadaş ve akraba çevresin- de çocuğundan gurur duydu- ğunu görme Özel beklentiler / kaygı yatış- ması |
Ailenin devamını sağlama Hayalleri gerçekleştirme Çabalarının boşa gitmediğini görme Onun için yaptıklarının karşı- lığını alma Onu görmek istediği gibi görme Kendi gücüyle kıyaslama |
Kendi bağımsızlığını kazan- ma Bireysel kimliğini bulma Toplumsal kimliğini bulma Anne-babadan farklı olma Hayatını düzenleme gücünü kazanma Kendini toplum içinde sına- ma Yarışma ve kazanma |
Anne ve babalar çocuklarıyla ilgili emeklerinin boşa çıkmasından korkuyor. Bu nedenle çocuklarıyla iletişimde sorun yaşıyorlar. Çünkü çocuklarını doğumdan itibaren büyüten, hastalandığında onun yanından ayrılmayan, en iyi eğitimi alması için elinden geleni yapan bir ebeveyn, ister istemez beklentilerinin karşılanmasını bekliyor. Anne ve babanın harcadığı emek artıkça korkuları da artıyor. Gençlerin beklentileri çoğu zaman düşünülmüyor bile. Oysaki onların beklentileri yetişkinlerden oldukça farklı olabiliyor. Bu farklılık sorunların sürekli yaşanmasına neden oluyor.
Hayattan ne istiyorlar? Beklentileri var mı? Bu şekilde onlarla konuşarak ileriyi görmesine yardımcı olabilirsiniz. Gençleri dinlemek de çok önemli bir konudur. Anne ve baba olarak eleştirmeyi çok seviyoruz. Önemli olan eleştirmek değil, takdir etmektir. Onların "dürüst çabalarını ödüllendirmek", takdir etmek gerekir. Başarılarını değil, dürüst çabalarını ödüllendirmek bu noktada çok önemlidir. Eğer dürüst çabalarını görmezden gelirsek, dürüst olmayan çabalarını ödüllendirmiş oluruz. Onlara bizim için önemli olan onun kendisi olduğunu söyleyelim.
Anne baba ve çocuk olarak bir araya gelip karşılıklı olarak beklentileri konuşmalıyız. Onlara kendi beklentilerimizi aktarmalıyız ve onların beklentilerini sabır ve olgunlukla dinlemeliyiz. Daha sonra kendi beklentilerimizle onların beklentilerini birlikte karşılaştıralım. Hangileri birbirine paralel, hangileri birbirinden ayrı? Çocuklarımızla bizim beklentilerimiz birbirinden oldukça farklı olabilir. Bu farklılıktan ötürü beklentilerimizden söz etmememiz doğru değildir. Çocuğumuz kendisinden neler beklendiğini bilmelidir. Ona beklentilerimizi doğru bir şekilde anlatabilirsek onun motivasyonunu sağlayabiliriz. Kendi beklentilerimizi belirtip, asıl önemli olanın kendi beklentileri olduğunu söyleyebiliriz. Kendi beklentilerini gerçekleştirmesi için ona çeşitli önerilerde bulunabiliriz. Başarması için elimizden geleni yapacağımızı belirtebiliriz.
Başarılı olmak için bir neden olmalı. Hedefi için nedeni olan genç başarır ve sonuca ulaşır. Eğer yaşına göre sahip olmaması gereken birçok şeye sahip olmasını sağlamışsak ondan başarılı olmasını bekleyemeyiz. Yaşına göre erkenden doyurulan çocuktan fedakârlık yapmasını beklemek doğru değildir. Bunu şuna da benzetebiliriz. Gereğinden fazla yemek yemiş birisinin ikram ettiğimiz tatlıdan zevk almasını bekleyemeyiz. Kızgınlık ve öfke farkında olunan ya da olunmayan çatışmaların sonucunda oluşur. Sınava hazırlanan ve ergenlik dönemini yaşayan çocuklarınızla sık sık duygusal gerginlikler yaşayabilirsiniz. Bu nedenle bu sorunları çözme becerisi kazanmak hem huzurlu bir aile ortamının oluşmasını hem de gencin başarılı olmasını sağlar. Sorunları çözmek için iki temel yaklaşım söz konusudur:
Kazan / Kaybet Yaklaşımı (Ben kazanacağım, o kaybedecek) : Bu yaklaşım tarzı anne ve babanın kazandığı, çocuğun kaybettiği anlayışla sorunu çözmeye dayanır. Bu yöntemde çocuğun haklı olabileceği, onun da sorunun çözümü konusunda fikrinin olabileceği ve çocuğun aslında bir birey olduğu kabul edilmez. Çocuğa değer vermeyen bu anlayış, çocukla ebeveyn arasındaki ilişkinin bozulmasına neden olur. Sürekli bu anlayışla sorun çözen ailelerin çocukları anne ve babalarına güvensizdirler ve özgüvenleri düşüktür. Bu anlayışla büyüyen çocuk için başarısızlık, problem kişi olma durumu yaşamın bir parçası hâline gelir.
Kazan / Kazan ya da Kaybeden Yok Yaklaşımı (Her ikimiz de kazanalım) : Bu yaklaşımda sorunlar çözülürken, hem anne ve babanın hem de çocuğun kazanması esastır. Çünkü taraflar güçlü ve otoriter olmak için değil, sorunu çözmek için çalışır. Herhangi bir sorun çıktığı zaman taraflar, sorunun sadece kendi isteklerine göre çözülmesini beklemez. Her iki taraf sorunun çözümünde fikir birliğine varır, ortak çözüm yolu geliştirir. Bu da sorunun doğru algılanmasını ve ona uygun çözüm yolu geliştirilmesine neden olur. Sorunların bu şekilde çözüldüğü aile ortamında büyüyen çocukların sorunlarla baş etme becerisi gelişir ve kendilerine olan güvenleri yükselir.
Sorun Çözme Basamakları
KISACA
NASIL İLETİŞİM KURMALIYIM?
Gençler için anne ve babayla sağlıklı iletişim kurmak büyük önem taşır. Genç duygu ve düşüncelerini rahatlıkla anne ve babasıyla paylaşabildiği zaman sorunlarına çözüm yolu bulabilir. Bir taraftan sınavın oluşturduğu kaygıyı ve korkuları taşıyan genç, diğer taraftan ergenliğin oluşturduğu gelişim gerginliğini yaşamaktadır. Bu süreç, gençler üzerinde çeşitli gel gitler oluşturur. Kararsızlıklar, öfke patlamaları, anne ve babayı yok sayma eğilimleri yoğun bir şekilde bu dönemde yaşanır. Sorunların arttığı, gençlerin kendilerini yıprattığı bir dönemde onun en büyük kurtarıcısı, kendilerini anlayan kişilerin varlığıdır. Bu kişiler de herkesten önce anne ve baba olmalıdır. Bu dönemde anneler ve babalar gençlerin davranışlarına biraz daha toleranslı davranmayı öğrenmelidir.
Anne baba olarak çocuklarımızın davranışlarını yorumlarken değer yargılarımız devreye girer. Oysaki değer yargılarımızla davranışları ayırt edebilmeliyiz. Örneğin, değer yargılarımız çocukların anne ve babasına karşı gelmesini uygun görmez. Büyüklere saygısızlık yapılmasını kabul etmez. Ancak çocuğumuz bir taraftan sınavın oluşturduğu stresi, diğer taraftan ergenliğin oluşturduğu gelişim sorunlarını yaşarken, ondan her zaman değerlerimize uygun davranmasını bekleyemeyiz. Ara sıra çocuğumuzun ölçüsü kaçan davranışlarına karşı hoşgörülü olmayı bilmeliyiz. Hoşgörümüz onunla iletişim sürecimizi devam ettiren en önemli özelliğimiz olmalıdır. Sorunları ayırt edebilmek ve doğru yerde ve de zamanda müdahale edebilmek için bir davranış penceresi çizelim.
Çocuklarımızın yaptığı her davranışı, davranış penceresi içerisine alırız. Onların davranışlarını kabullenmemiz, bizlerin o davranışa tanık olduğumuzda yaşadığımız duygulara bağlıdır. Şöyle ki, çocuğumuz davranışta bulunduğunda (örneğin, ders çalışmayıp televizyon seyrettiğinde) olumsuz duygular içindeysek (örneğin, iş yerinde iyi bir gün geçirmediysek) davranışı kabullenemeyiz. Işyerinde oluşan gerginlikle birlikte çocuğumuzu görmek istemediğimiz bir hâlde görmemiz öfke patlamasına yol açar. Gün boyunca biriktirdiğimiz tüm öfkemizi çocuğumuza gösterebiliriz. Belki de çocuğumuz saatlerdir ders çalışıyordur ve az önce ara vermiş olabilir. Ama bizim için o an, o ihtimal söz konusu değildir. Çünkü bizi öfkelendiren hem gün boyunca yaşadıklarımız hem de zihnimizde çocuğumuzla ilgili oluşturduğumuz "Saatlerdir boş boş televizyon seyrediyor." düşüncesidir.
En Kötü | En İyi |
|
|
Olumsuz duygular yaşamıyorsak (örneğin, iş yerinde terfi ettiysek) çocuğumuzun televizyon seyretmesi bizi rahatsız etmez. Onu görmezlikten gelir, yaşadığımız mutluluğu hiçbir şeyin bozmasına izin vermeyiz. Belki de çocuğumuz gerçekten saatlerdir televizyon seyrediyordur. Ancak biz mutlu günümüzde olduğumuz için bu ihtimali düşünmeyiz bile.
Çocuğumuzla kurduğumuz iletişim sürecinde kurduğumuz cümlelerin, ses tonunun ve beden duruşumuzun etkisi birbirinden farklıdır. Iletişim aynı zamanda karşılıklı etkileşimi içinde barındırır. Onunla etkili iletişim kurmak ve onu etkilemek için ses tonumuz, duruşumuz, kurduğumuz cümlelerden daha önemlidir.
Çocuğumuzla kurduğumuz sözlü iletişimde onu şöyle etkilediğimiz araştırmalarla ortaya konmuştur:
Sözel Mesajlar | Ses Tonu Mesajları | Beden Dili | |
|
|
|
|
|
|
|